Birinci Sınıf Biterken...


“Nasıl oluyor vakit bir türlü geçmezken, yıllar hayatlar geçiyor...” Bir zamanlar Teoman böyle diyordu bir şarkısında. Zamanı tutamazken ben de bu sözle başlamak istedim. Hakikaten günler koştura koştura geçiyor... 

Bir yandan da bu yıl okullu olan ilk göz ağrımın birinci sınıfının bitmesine günler kala, kendi içimde durum değerlendirmesi yapıyorum.

İlk güne gidiyorum… Pek çok anne-baba gibi okul dönemi yaklaşınca, bizi de bir telaş sarmıştı. Hangi okul, hangi öğretmen arayışına girmiştik. Çevremizde yaptığımız araştırmalar neticesinde evimize yakın olan bir ilk okulda, emekliliği yaklaşmış, tecrübeli bir öğretmende karar kıldık.

Çocuğumuzun özelliklerini biliyor, ilk yılın bizim için oldukça kolay geçeceğini düşünüyorduk. Zira kızımız okula başlamadan okur yazar olmuş, hatta kendi çapında küçük bir kitap kurduydu da…

Kitap sever bir ailenin çocuğunda olması beklenen gibiydi her şey... Hatta “Bir yıl sınıf atlamalı mı?” diye düşünmüş, kendi yaşıtlarıyla devam etmesinin daha doğru olacağına karar vermiştik.

Geriye dönüp baktığımda, bir çok kişiye göre zor bir süreç olan birinci sınıfı çok kolay atlattık. Fakat yolunda gitmeyen başka şeyler vardı sanki! Kreş ve anaokulu az şubeli, memnuniyete odaklı özel bir okulda tamamlamış ve oranın sistemine alışmış biri için devlet okulunun işleyişine alışmamız zaman aldı. 40 kişilik kalabalık bir sınıf, zaman zaman öğretmenimizin sesini yükseltmesine sebep bile olabiliyordu. “Bu ortamda ders işlenebiliyor mu?” kaygısı, bir taraftan da farklı kültür ve eğitim almış veli profiline alışmak gerekiyordu. Kafamızdaki bu soru işaretlerine, bir de öğretmenin bize göre (!) disiplinden uzak, çok rahat bir yapıya sahip olması, çoğu zaman ödev vermemesi vb nedenler, acaba evladımız için doğru bir karar verdik mi dedirtiyor, bir taraftan ise kızımızın memnuniyeti ve öğretmenini sevmesi bizleri ciddi anlamda düşündürüyordu.

Kızımız mutluydu! Sorduğumuz sorulara cevap verebiliyordu... Sonra fazlaca hassas davrandığımızı düşünmeye başladım. Neden mi?

Ezbere dayalı bir eğitim sistemin öğrencisiydim! Ne kadar disiplin, ödev, aktivite, test... o kadar iyi oluyordu. Peki, tüm gününü okulda geçirmiş bir çocuk ailesiyle toplamda geçirdiği 3-4 saati sayfalarca ödev yaparak mı geçirmeliydi? Hani oyun, dinlenme zamanı!

Velhasıl kelam ebebeyn olmak oldukça zor, öğretmene ve okula karar verirken sadece akademik olarak değerlendirmemek gerekiyor. Çünkü önemli olan çocuğun mutlu olması!

Yorumlar